İster kamu kuruluşu olsun, ister özel şirket, ister tipik bir aile şirketi fark etmiyor tüm kurumlarda aynı amaca hizmet etmesi beklenen kişilerin enerjilerini iş dışındaki amaçlara ve ilişkilerden kaynaklanan problemlere ve kendi yarattıkları sorunlara ayırmaları önemli bir sorun olabiliyor. Aynen insanlardaki yüksek tansiyon hastalığı gibi etkileri olan bu problem aslında kurumsal bir hastalıktır ve adına ‘’ kültürel entropi’’ deniliyor. Entropi kelimesi mühendislik biliminde sık kullanılır, herhangi bir yerde eskime, bozulma veya problem var ise sistemin çalışması için ilave enerji gerekir. Entropisi yüksek şirketlerde verim düşer. Eğer bir kurumda %25 entropi varsa, bu her 4. günün verimsiz geçtiği veya çalışanlarına ödeme yaptığı her 4 haftanın biri o günden itibaren kayıp anlamına gelir.
Danışmanlık yaptığım şirketlerin hemen hepsinde belirli dozlarda olduğunu gördüğüm bu hastalık çalışanlar için de yönetenler için de ortamı sevimsiz hale getiriyor. Benim gördüğüm kadarıyla bu hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan pek çok yanlış var;
- Rol karmaşası, görevlerdeki belirsizlik
- Abartılı hiyerarşi ve bürokrasi
- Hızlı alınan kararlar ve sürekli değişiklik yapılması
- Mikro yönetim, aşırı kontrol
- Yoğun informal iletişim, dedikodu
- Baskıcı yöneticiler
- Hakkaniyetten uzak yönetim anlayışı
- Rekabet, manipülasyon
- Suçlama, sürtüşme ve tehdit
- Karışıklık, düzensizlik
- Değer görememek, takdir edilmemek
- İş güvenliği ile ilgili sorunlar
Tom Peters ; ‘’Mükemmel şirketler başarılı liderlerinin olumlu değer ve davranışlarını içselleştirdikleri kültürler oluşturmuşlardır. Bu şirketlerin bu değerleri uzun yıllar yaşattıkları gözlemlenmiştir. ‘’ (“In Search of Excellence: Lessons from America’s best run companies” 1983 ) der. Entropiyi tolere edilebilecek sınırlara çekmek tam bir liderlik becerisidir. Ve yine aynı kitapta Tom Peters ; ‘’Liderin gerçek rolü kurumun değerlerini yönetmektir.’’ diyor. Bu açıdan bakınca hepimiz değer yaratmanın entropi ile mücadele için ne kadar kıymetli olduğunu görüyoruz. Şirketleri insanlara benzetiyorum insanlar gibi şirketlerin de karakterleri var. Bu karakteri oluşturan da yaratılan olumlu ve olumsuz değerler. Değerleri bilinçli olarak yaratılmayan ve yönetilmeyen şirketlerde değerler kendiliğinden oluşuyor.
«Kişisel değerlerinizin kurum değerleri ile uyumsuz olduğu bir firmada çalışır mıydınız?» sorunu baz alan değişim için liderlik araştırması sonuçlarına göre (Based on survey of leaders for change) insanların % 90 I kişisel değerleri ile çelişen değerlere sahip işletmelerde çalışmak istemiyor.
Hewitt Associates ve Barrett Values Centre’ın birlikte yürüttükleri Avustralya ve Yeni Zelanda’da 163 şirketin katılımıyla yapılan bir araştırmada; kurumsal kültür ve değer uyuşmasının çalışan bağlılığını önemli ölçüde etkilediği, çalışan bağlılığının da,şirketlerin finansal performansını belirleyici olduğu saptanmıştır. Bu araştırmanın sonuçlarına göre kurumlarda entropi seviyesi ile çalışan bağlılığı arasında yüksek korelasyon görülmektedir.
Değerlere kafa yoran şirketler güçlü bir kültür oluşturur ve bunu akılcı stratejiler ile desteklerse yüksek performans yakalanır.