🍀Genç görünmeye, olmaya öyle güzellemeler yapılıyor ki yaş almak ve yaşını göstermek bir kaygı konusu. Bana sorarsanız insanları en çok yaşlandıran şey yaşlanma kaygısı derim. Bu kaygıdan biraz özgürleşsek ve birbirimizi özgürleştirsek nasıl olur?
🍀Yaşın geldi, yaşın geçti, yaşın doldu, yaşın oldu. Hep terminler var. Bu yaşta okul bitecek, şu yaşta iş, kariyer. Evlilik bu yaşta, çocuk şu yaşta, ikincisi bu yaşa gelmeden. Bu yaşa geldin kira derdi bitecek, o yaşa geldin bir yazlık edinilecek. O yaş sınırlarındaki gecikmeler, ertelemeler bazen şaşkınlık, bazen acıma, nadiren saygı, bazen kınama vb tepkiler alır. Bu hedeflerden sapmalar aile içi depresyon nedenidir de. “40 oldu hala bekar, çocuğu da yok.” 😃
🍀Fransız yazar Andre Maurois’un yaşlılığı yorumlayış şekli çok güzeldir. Yazar şöyle der: ‘’ İhtiyarlık denen şey, beyaz saçlardan ve yüz buruşukluğundan ziyade, artık geç kalındığı, oyunun oynanmış olduğu ve bundan sonra, sahnenin başka bir nesle ait olduğu duygusunu hissetmektir.’’ Gerek var mı bu sahaları terk etme moduna? Yahu renkler ve kumaşları kullanmak bile yaş ile sınırlanır mı? Belli bir yaştan sonra kot yakışmaz, canlı renkler gençlerde güzel durur. Kuralları bir koyanlar ve bir de uyanlar var. Kültür robotluğu denir buna.
🍀Yaşlanmak kötü bir şey değil. En büyük korkulardan biri fiziksel güzelliğin bozulduğu yönünde. Size yüzünde kırışıkları olan saçları kırlaşmış insanlar güzel görünmüyor mu? İnsan her yaşta güzel, yakışıklı ve çekici görünebilir. Her yaşta üretken olabilir. Her yaşta yeniden aşık olabilir. Her yaşta yeniden başlayabilir. Yaş dilimi ile sulh eden huzuru bulur.
🍀Ne kendi yaşınıza ne de başkalarının yaşlarına takılıp psikolojik sınırlar koymayın, önyargılı olmayın.
Evet ben bunları yaşıyorum ve maruz kalıyorum diyenlere sözüm: “Sen her yaşta ve hep, kırışıklarınla ve beyazlarınla güzel olacaksın ve sevileceksin. Ayrıca hiçbir yere ve hiçbir şeye geç kalmadın, keyfine bak.”