“Mutluluk mutsuzluğun kardeşi, hatta ikizidir. Bu ikisi ya bir arada büyür ya da sizin yaşantınızda olduğu gibi hiç büyümez; hep küçük kalır.” Beyhan Budak’ın da Kendine İyi Davran podcast kanalında Hülya Mutlu ile iş hayatındaki mutsuzluk, bilgiden ziyade samimiyetin daha bir önemli olması sebebi ile iş dünyasındaki samimiyetsizlik ve insanın anlam arayışı üzerine çok çarpıcı bilgiler paylaşıldı.

İş Dünyasında Samimiyetsizlik!

Bambaşka ve olmadığımız bir insanmış gibi davranma eğilimindeyiz. Konuştuklarımızla yaptıklarımız örtüşmüyor ve ruhumuzda da derin yaralar açıyor. Samimiyetsiz ortamı o alandaki bir kişi değil herkes yaratıyor. Ancak bunun farkına varmak ve iyileştirmek de mümkün.

Bir şeyleri yapıyorsak, dışarıdan anlamsız görünse bile bir motivasyon ve bir içsel kaynaktır. Bir çözüm mekanizması bazen çözüm yöntemlerinde işlevsiz olabiliyor. Toplumsal açıdan oldukça değersizlik yaşıyoruz. İçinde bulunduğum durumu ve hissettiğim değersizliği çözmek yerine geçici çözümler üretmeye odaklanmamız sebebi ile “samimiyeti inşa edecek olan bizler, samimiyetsizliğin ana tuğlalarını da oluşturuyoruz.”

İş Hayatındaki Mutsuzluk!

Pandemi döneminde özellikle kendimizle baş başa kaldığımız bir döneme ve dolayısıyla da kendimizi sorguladığımız bir döneme girdik. Hülya Mutlu, insanların ruhlarında derin yaralar açıldığını ve pandemiyle birlikte iş dünyasında ki mutsuzluk duruşu, belirli şeyleri ölçme-biçme farkındalığını getirdiğini bununla birlikte, şu anda ise iş hayatı özelinde “yeni değer vaatleri yaratmamız gerektiğini düşünüyorum” diyor.

İş hayatında yönümüzü başka bir tarafa çevirmemiz gerekiyor. İçinde bulunduğumuz durum dolayısı ile kafalarımız bir hayli karışık.  Liderlik eden kişilerin bundan sonraki zamanlarda bugüne kadar ki çalışan değer vaatlerini yeniden gözden geçirmeleri gerekiyor. Belki de ruh sağlığı uzmanlarından daha fazla destek almaları gerekecek. Dolayısı ile birilerinin belirsizliği giderme, zihin açma-berraklaştırma konusunda adımlar atması lazım. Hülya Mutlu, bu dönemde yatırımı ise Psikolojik Sermayeye (umut, yılmazlık, öz yeterlilik, uyum) yapılması gerektiğine önemle vurgu yapıyor.

Maddiyat ile mutluluk tatminini çok bağdaştırıyoruz. Ama insanlar buna ulaştığı zaman bile hiçbir değişiklik olmadan mutsuzluk baki kalıyor. İyi ya da kötü gelen şey o anda bizi etkileyebiliyor, farklı bir reaksiyon verdirebiliyor. Ama totalde değişen pek fazla bir şey olmuyor. Bütün mal varlıkları bize verildiği zaman bir süre mutlu olabiliyoruz ancak yine de aynı şeye dönüşüyoruz.

Peki bu insanlar bu imkanlara sahipken neden yine de mutsuz oluyor dersiniz?

Var olmanın varlıklı olmak olduğunu zannediyoruz. Mutlulukla haz çok karıştırılan bir kavram. Bir şeylere sahip olursam var olacağım diye düşünüyoruz. Pahalı ve lüks nesneler bizde bir şeyi değiştiremeyince bu kez de ciddi arayışlar içinde kalıyoruz. Bu muğlaktan çıkmanın yolu ise insanın gerçekten içeride derdini çözebileceği donanım ve yetkinlikler mevcut. Dolayısı ile dışarıya bakmak yerine “içeriye odaklanarak” kişinin kendisine güçlü sorular sorup doğru cevaplar vermesi ile mümkün. İçeriyi derleyip toplayan kişilerin ise psikolojik sermayesi de artıyor ve o zamanda dışarı ile olan meselelerimiz çözülüyor.

Derdimizi yorumlayış biçimimiz derdimizin bizim üzerindeki etkiyi de belirliyor. Eğer ben bunu yaşamamalıydım diyorsam o dert beni yıkıyor. Ama dert benim dermanımmış noktasına eriştiğim zaman o dert kişiyi olgunlaştırıyor.

Tam da bu noktada Nietzsche, acının kaçınılmazlığını anlatmak için dağlardan söz ederken ne kadar da haklı: “Hakikatin dağlarına tırmanırken çabalar asla boşa gitmez: Ya bugün daha yükseğe çıkarsın ya da yarın daha yükseğe çıkabilmek için güç toplarsın.”

Mutlu Olan İnsanlar Diğerlerinden Neyi Farklı Yapıyor?

Mutlu olan insanları diğerlerinden ayıran en önemli özelliği, “kariyerizm” denilen bataklığın içine düşmemeleri, iş hayatı dışında bir şey yaptığı ve arka bahçeleri olması. Yani hayatı iş olmayan ve işten başka alanları da olan insanlar daha mutlu. Bununla birlikte insan sürekli bir anlam arayışı içerisinde. Dolayısıyla insan o anlamı bulduğu zaman yaşam gerçekten anlamlı bir hayata dönüşüyor. O anlamı bulmuş insanlar ise çok daha dirayetli.

Bir diğer özellik ise, sığınacak limanı olmak, hayatında anlamlı sosyal bağlar kuran bir aile, dostlar, rahatlamak için zaman ayıran kişiler yaşamla baş etmekte daha başarılı. Dolayısıyla daha dingin ve daha mutlu oluyorlar.

Kısacası, mutluluğu yakalamak mümkündür ve ona ulaşmanın yolu dertlerimden, acılarımdan sakınmak değil, onu doğal bir şey, iyi olana erişmek için çabalarken karşımıza mutlaka çıkacak bir basamak olarak görmektir.

Yazan: İmran Şahin

Podcast’i dinlemek isteyenler için: https://open.spotify.com/episode/0bRR5gkmxehtB9QraasbRM

Yazar

Hacettepe Üniversitesi İİBF den başlayan gelişim yolculuğum yurt dışında aldığım uzmanlık eğitimleri ile devam etti. İngiltere South Essex Collage (işletme ve yönetim kursları) ve The Coaching Academy (kurumsal koçluk) ve Oxford Üniversitesi (Liderlik gelişimi ve yönetimi) programlarını tamamladım.

Yorum Yap

Kategoriler

Son Yazılarım

Bilişsel Çarpıtmalar
5 Ocak 2023
Nefes ve Meditasyon
11 Eylül 2022
McKinsey Teknoloji Trendleri – 2022
8 Eylül 2022

Son Yorumlar

Meryem

Deneyimlerinizi paylaşmanız ve bilmeyenlere yol gösterdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Kesinlikle bazı insanlara dokunduğunuzdan emin...

Leyla

Kaleminize sağlık arkadaşlar.her şey Zihnimizdeki otomatik pilotu fark etmemizle başlıyor.

Resul Korkmaz

Hülya Hanım merhaba. Aksa için verdiğiniz Liderlik eğitimi ile ve bu makaleyi okuyunca ilk aklıma...