Rahatlıktan güzel bir şey var mı? Sonuçta hepimiz “rahat” olmayı seviyoruz, öyle değil mi? Aslında pek değil. Yaratıcılık eksikliğinin, yenilik arzusunun, zenginlik arayışının ve iç sıkıntıların temel çözümü insanın alıştığı hayat tarzını ve içinde bulunduğu konfor alanını değiştirmesinde yatar. Fakat “konfor alanı” denen yerden çıkmak o kadar da kolay bir iş değil. Bu alandan çıkmak için öncelikle “konfor alanı” denen şeyin ne olduğunu iyi anlamak gereklidir.
Emre Başkan, TEDx konuşmasında konfor alanını şöyle tanımlıyor: “Konfor alanı, insanın kendini halihazırda aşina hissettiği bir ortamda her şeyi kontrol edebildiği yanılgısına düştüğü ve kendisini rahat hissettiği psikolojik evre.” Bu evrenin içinde ne olacağını biliriz, olacakları daha kolay öngörebiliriz, değişkenler bu alanda bizim için daha anlaşılır ve daha kestirilebilirdir.
Çoğumuz, yaşadığımız hayatın “tam” ve “eksiksiz” olmadığını biliriz. Hayatın gidişatından şikayetçi olmayan insan pek azdır. İnsanoğlu aynı zamanda her şeyi kontrol edebildiği yanılgısına düşmeyi de seviyor. Çünkü bu bizi rahat hissettiriyor. Böylece kendimize ait bir konfor alanı tanımlayabiliyoruz. Sizce hayatımızda konfor duygusu gereğinden fazla ağır basmıyor mu? Hatta bazen daha fazla şey kontrol edebilelim diye beklemeyi tercih edip harekete geçmeyi ertelemiyor muyuz? Erteliyoruz! Bu yüzden hayallerimizi süsleyen “keşke”ler sayısızdır. Ne yapılması gerektiğini herkes bilir ve söyleyebilir. Fakat gerekeni yapmaya teşebbüs etmek, çok az kişinin yapabildiği şeydir.
Isaac Newton’un da tarif ettiği eylemsizlik: “Duran bir cisim, kendisine bir kuvvet uygulanmazsa durmaya; hareket eden bir cisim, yeni bir kuvvet uygulanmazsa aynı harekete devam eder.” Yani var olan bir durumu bozmak, değiştirmek, yahut duran bir şeyi harekete geçirmek için enerji gerekir. Bu temel fizik kuralı gereği, içinde bulunduğumuz halden şikayet etsek bile onu değiştirmek için gerekli enerjiyi bulmakta çoğu zaman zorluk çekeriz.
Peki şikayetlere ve önümüzde ki zorluklara rağmen konfor alandan çıkmak çok mu imkansız? Hayır, aslında çoğu zaman ani değişiklikler, çok sevdiğimiz bir şey olmasa bile küçük kararlar ile hemen değişebilir.
Tabii ki insanın her zaman konfor alanları olmalı. Bu büyük bir gerçek. Kişilerin sadece bunların bilincinde olup gerekli zamanlarda içinde bulunduğu alanın hemen dışına çıkmayı bilmesi gerekiyor. Yukarıda gördüğümüz görsel bizlere konfor alanından çıkış planını gösteriyor. Konfor alanımız tanıdık ve rahat bir yer olduğundan ötürü çıkarken öncelikle (her zaman o kadar kolay olmamakla birlikte) korku alanından geçmek gerekir. Cesaretle devam edersek, öğrenme ve gelişim alanları bizi takip eder.
Bununla birlikte Emre Başkan konfor alanımızın hemen dışına çıkabilmek için birtakım öneriler sunuyor:
Kontrol analizi yapmak: Bir kağıt kalem alıp bu süreçte kontrol edebileceğiniz ve edemeyeceğiniz unsurların listesini yaparak bir farkındalık yaratmanız faydalı olabilir. Böyle bir ayrım yapmak zihinlerdeki karmaşayı azaltabilir.
Kendini dinlemek: Hepimizin kendini iyi dinlemesi ve tanıması gerekiyor. Geçmiş hayatlarımızdaki rutinleri gözden geçirip bunları yeni yaşamımıza nasıl entegre edebileceğimizi düşünmemiz, konfor alanlarımızı yeniden tesis edebilmemiz için önemli bir adım.
Yeni rutinler yaratmak: Pandemi döneminde eski alışkanlıklarımızın hepsini evdeki hayatlarımıza dahil edebilmemiz mümkün olmayabilir. Ancak yeni rutinler yaratmak mümkün.
Gündem takibini sadeleştirmek: Bugün özellikle pandemi konusunda inanılmaz yoğun bir bilgi akışı var. Elbette bu süreci yakından izlemeliyiz ancak konuyla ilgili haberlerin beyinlerimizi ciddi şekilde uyardığını unutmamakta fayda var. Bu noktada, gelişmeleri izlemek açısından kendimize özel bir sistematik yaratmak stres oranlarımızı düşürebilir.
Telefonlarımızı iş dışında sevdiklerimizle iletişime geçmek için kullanmak: Sosyal medyada haberlere ne kadar zaman harcadığınızı not edin. Bu süreyi, sevdiğiniz bir insanla görüntülü olarak yaptığınız, eski günleri yad edip, geleceğe dair ortak hayallerinizi konuştuğunuz bir aktiviteyle doldurmaya çalışın.
Gelişime zaman ayırmak: İnsan temelde gelişime açık bir zihne sahiptir. Bu ihtiyacımızı karşılamak olumlu hormonlarımızı çalıştırabilmemiz için güzel bir fırsat yaratır. Bu nedenle, kendimizi geliştirmek adına belirli bir zaman harcamak ve bunu rutine çevirmek konfor alanlarımızı yeniden güçlendirmek ve sonrasında harekete geçiş süreçlerimizi kolaylaştırmak konusunda bizlere destek olabilir.
Özetlemek gerekirse, gerçek hayatımızda sürekli bir rahatlık peşindeyiz, buna şüphe yok. Sadece oturduğumuz yahut yattığımız yerle ilgili de değil bu arayışımız; ilişkilerimizde, sağlığımızda, beslenmemizde, işimizde hep bir rahatlık ve denge durumu arıyoruz. İniş çıkışlar bizi sıkıntıya sokuyor. Belirsizlik bizi telaşlandırıyor. Riskli işler bizi geriyor. Halbuki çoğumuzun aklına gelmeyen temel bir gerçek var: Hayatta olmak demek iniş çıkışlar yaşamak, dengesizlikler içinde denge bulmak demektir. Denge arayışımız ise, konfor arzumuzdan gelir. Keşkelerin bedelinin çok ağır olduğu bu hayatta; kendinizi iyi tanıyın, konfor alanınızın dışına çıkma cesaretini gösterin, çakıl taşı gibi olarak dış dünyaya adapte olun ve kendinizi gerçekleştirin. Emre Başkan’ın da dediği gibi: “Geçmişe odaklanarak, onunla gurur duyarak geleceğin ancak izleyicisi olabiliriz. Ama eğer o güven çemberinin dışına çıkıp yeni tecrübeler edinme cesaretini gösterebilirsek işte o zaman kendi çapımızda da olsa geleceğimizi şekillendirmeye başlayabiliriz.”
Konfor alanının dışına çıkamazsan değişemezsin, değişemezsen geleceğin bir parçası olamazsın! Her insan ölecek yaşta sakın geç kalmayın!
Yazan: İmran ŞAHİN
Hülya Hanım merhaba. Aksa için verdiğiniz Liderlik eğitimi ile ve bu makaleyi okuyunca ilk aklıma gelen şey konfor alanından geçip korku alanı girdabından çıkmadıktan sonra gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemiş olacağım. ☺️