İş kültürümüzde tekdir (azar) çok, takdir ise neredeyse yok. Övme özrümüz olduğu aşikar. Ülke kültüründe olmayan konularda yönetim bilimine bakıp feyz alabiliriz aslında.
Eğitimlerimde sorduğum “Sizi iş hayatında en çok ne mutlu ediyor” sorusunun cevabı çoğunlukla takdir edilme ekseninde oluyor. Zira insanın doğası gereği değerli olduğunu bilmeye, yeterli olduğunu duymaya, sevildiğini hissetmeye ihtiyacı var. Bizdeki “marifet iltifata tabidir” lafı bilhassa yönetenlere ilham olmalı. Edimsel koşullanma bize bir davranısa iltifat edilirse onun tekrarlanma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor.
Bir kısım yönetici, anlamlı bir sonuç alıp kişi istenen kıvama gelince takdiri hak eder diye seferin zaferle bitmesini bekliyor takdir için. Oysa süreç boyu bir dönüm noktası ve kilometre taşları var teşekkür etmek ve üretkenliği artırmak için.
Bir kısım yönetici ise şımarır kaygısı ile iltifattan mahrum bırakıyor. Oysa burada önemli olan doğru zamanda, doğru dozda ve samimi takdirleri bildirmek. Bu kaidelere uyanı kolay kolay kimse suistimal edip havaya girmez.
Elbette motivasyonu ve çalışan bağlılığını etkileyen bir çok faktör var fakat takdir önemi yadsınamayacak kadar öncelikli olanlardan. Takdir etmekten korkmayalım, takdire şayan her hareketi övgü ile taçlandırmayı unutmayalım.