Eğitimlerin bazı kısımlarında katılımcılarımdan hikaye anlatmalarını rica ederim. Sonra konuyu o hikayenin içindeki duygular üzerinden anlamaya çalışırız. Bu hikayeler, bazen beni çok etkiler. Geçtiğimiz günlerde biz empati yapmak üzerine konuşurken, bir empati hikayesi rica ettim ve bir hastanede uzmanlığı yoğun bakım hemşireliği olan ve yazıdaki fotoğrafta yer alan bir hemşire hanım bir hikayesini anlattı. Hikaye beni çok etkiledi. Sizlerle de paylaşmak istedim.
Geçtiğimiz yıllarda, bir hastanenin yine yoğun bakım ünitesinde çalışıyordum. Bazen bazı vakalar gelir ve siz onları hiç unutamazsınız. Tam öyle bir vaka geldi. 30 yaşında bir baba ve 5 yaşında kızı bir kaza geçirmişler. Kızın bir sorunu yok kazayı yaralanmadan atlatmış. Babanın genel durumu ise oldukça kötü. Babaya hekimler müdahale etti ve biz bakımını üstendik. Bilinci yarı açık, yer yer sayıklıyor. Sürekli kızını soruyor ve dilinde hep onun adı. 5 yaşında kız ise dışarıda onu bekliyor, endişeli ama olgun. Ben, babaya kızın iyi olduğunu ve dışarıda onu beklediğini söylüyorum. Baba, birkaç saat savaştı yaşama tutunmak için. Ancak sonra hayatını kaybetti. Dışarı çıktığım an minik kız yanıma gelip babasını merak ettiğini ve onu görmek istediğini söyledi. Çok kötü oldum çünkü ben de aynı yaşlarda babamı kaybettim. Onları son bir kez buluşturmayı çok istedim. Doktorumuza gidince şiddetle reddetti ve gayet makul ve doğru olan yoğun bakım kurallarından bahsetti. Bu kritik alan sterildir ve bu alana ziyaretçi alınması kabul edilemez hele bu ziyaretçi çocuksa bu hiç mümkün olmaz, bunları ben de biliyorum. Ben, bu baba kızı ne pahasına olursa olsun buluşturmaya karar verdim. Hayata gözlerini yuman babayı hazırladım, yüzündeki tüm kanları temizledim, üzerini güzelce örttüm. Küçük kızı aldım, uygun şekilde giydirdim ve babası ile buluşturdum. Elini sıkıca tuttum; ‘’Baba seni çok seviyor, o bundan sonra uyuyacak ve artık bir melek ama seni hep görecek ve seyredecek, seninle gurur duyacak’’ dedim. O 5 yaşındaki kızın ölümü olgunlukla anlamaya çalışması görülmeye değerdi. Doktor bey ise benim yaptığımı gördü ve Başhemşireliğe verilmek üzere hakkımda bir tutanak tuttu.
Hikayenin ikinci kısmı öğlen sonu cereyan etti. Doktorumuzun da 5 yaşında bir kızı var. Ve arada babasını ziyarete gelir. O gün de geldi. Tesadüfün böylesi o gün yoğun bakıma giren babasının arkasından ağlamaya başladı. Babasıyla içeri girmek için ısrar etti. Babası ona yoğun bakım kurallarını anlattı, ikna etmeye çalıştı, çocuk bunu anlayamadı ve ısrar etti. Sonra annesi onu ikna edip, gözü yaşlı eve götürdü. Doktor bey içeri girdi bana beni anlamış gözlerle baktı ve tuttuğu tutanağı yırtıp çöpe attı.
Bu hikayede üç tane kız çocuğu var. Üçü de babasını çok seviyor. Üç de baba var hepsi kızını çok seviyor. Ve hikayede kötü olan kimse yok, herkes iyi kalpli. Empati dediğimiz şeyin dilimize en güzel çevrilmiş hali aslında halden anlamaktır. Ama bazen halden anlamak o kadar kolay olmayabiliyor. Hoca damdan düşer yedi kaburgasını kırar ve geçer sabret diyenlere bana yedi kaburgasını kıranlar gelsin ancak onlar ne çektiğimi anlar der. İşte gerçek empati karşıdaki insanın hangi duygularda olduğunu ve ne yaşadığını gerçekten anlamaktır. Belki okurken etik dediniz, hasta hakları yada pediatrik psikolojiye gittiniz. Evet ama bazen empati her şeyden daha güçlü olabiliyor. Ve güçlü olması gerekebiliyor.