Evet, insanları anlamaya çalışmayı öğrendik ve hızla öğrenmeye devam ediyoruz. Karşımızdaki kişi ne hissediyor neler yaşıyor kendimizi onun yerine koymak yani “empati” yeteneğimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Peki ya kendimiz? Hislerimiz ve duygularımızı birbirine karıştırmadan zihinim ve bedenim bana şu an ne diyor acaba diye en son ne zaman kendimizi anlamaya çalıştık?
Hayat sürekli bir akış halinde; önümüze evraklar, kişiler, kitaplar geçiyor gidiyor. Peki, biz bütün bu koşuşturma arasında hiç “Ben nasılım?” diye soruyor muyuz kendimize? Bedenimizde meydana gelen hislerin duygularla bağlantısını çözmeye çalışıyor muyuz? Yoksa başımız ağrıyınca hemen bir ağrı kesici içip yolumuza devam mı ediyoruz?
Kendimizi dinlemek bedenimizi ve zihnimizi ortak bir noktada birleştirmek ve birbirlerini anlaması için:
- Ne görüyorum, ne duyuyorum?
- Bedenimde şu an neler oluyor?
- Şu an nasıl hissediyorum?
- Şu anki duygularım neler? sorularını sorarak kendimizi, bedenimizi tanımak mümkün.
Yaptığımız temel yanlışlardan birisi duygu ve hisleri aynı zannetmek. Ancak duygular sinir, mutluluk, üzüntü vb. içsel etkilerken; hisler bu duyguların ışığında veya sonrasında bedenimizde hissettiğimiz ağrı, acı, kasılma gibi fiziksel etkilerdir. Bedende yaşanan şeylerin psikolojik karşılıkları vardır. Bunları görmek belki de acılarımızı sonlandırabilir ya da en azından kaynağını görmemizi sağlayabilir.
Belki de bedenimizin sesini duyamıyoruz. Duyguların bedenimizdeki karşılığını algılayamıyoruz. Bu da üzerinde çalışması gereken ve geliştirilebilecek bir durum. Her zaman bedenimizi fark edemeyebiliriz. Hisleri duygular ile karıştırabilir ve duymayabiliriz bedenimizin sesini. Sadece kendimize zaman vermemiz ve bedenim bana ne diyor arada bir kulak vermemiz güzel bir başlangıç olacaktır.
Şiddetsiz iletişim başlığını gördüğümüzde aklımıza diğer kişilerle yaptığımız iletişim modeli belirmekte. Sizlere belki de en büyük şiddeti kendimize uyguladığımızı ve bunu hiç fark etmediğimizi söylesem… Zihin ile beden arasındaki etkiler her zaman birbirini tutmayabilir. Bir yemek yerken bile bazen zihnimiz çok lezzetli, çok güzel diyebilir ancak aynı zamanda yemeğin sağlıksız olması sebebi ile beden bu yemekten rahatsız olabilir. Biz burada bedenimize güç uygulayarak onun sesini kısıyoruz. Ya da bedenimizi sürekli eleştirerek, onu kabul etmeyerek veya onun sağlıklı olması, iyi hissetmesi içi ona fırsat sunmayarak ve bundan da her zaman hayıflanarak yine kendimize ve bedenimize haksızlık etmiş oluyoruz.
Bedenimizin dilini bilmiyoruz diye bedenimiz konuşmuyor değil aptal ise hiç değil. Bedenimizin dilinin öğrenmeli ve dikkate almalıyız.
Yazan: İlayda Beyza KIRCA