Kendi işini kurmak, yaşamının bir döneminde insanların pek çoğunun hayalini kurduğu, düşündüğü, bazılarının fiiliyata döktüğü bir hayaldir. Özellikle üniversitelerde verdiğim seminerlerde kendi işini kurma hayali olanlardan sıkça konu ile ilgili düşüncelerimi öğrenmeye yönelik sorular alıyorum. Kimileri hemen mezun olur olmaz kendi işini kuracak kadar heyecanlı ve cesaretli, Kimileri iş aramaktan, sonuç alamadığı görüşmeler yapmaktan bitap düşmüş, kimisi yıllardır başkaları için çalışmaktan ve az kazanmaktan fena halde sıkılmış, rutinde boğulmuş ve potansiyelini ziyan ettiği düşüncesinde.
Her şeyden evvel şunu söylemek isterim; kendi işini kurmak eldeki tüm seçenekler tükendiğinde ‘’bari bir de bunu deneyelim’’ haleti ruhiyesi ile adım atılacak bir şey değil. ‘’İş kurmak istiyorum ama korkuyorum’’ diyenlere ise ‘’evet korkun, çünkü mücadele ile dolu zorlu bir süreç sizi bekliyor’’ derim. Kendim de bir girişimci olarak uzun yıllar girişimcilik konusunda eğitimler verdim ancak Türkiye de bilhassa son yıllarda insanların fütursuzca iş kurmaya yönlendirilmesini, sürekli girişimcilik pompalanmasını tehlikeli buluyorum. 2013 yılı TÜİK verilerine göre bir önceki yıla göre kurulan şirket sayısı yüzde 24,85 artarken, kapanan şirket sayısı yüzde 37 artmış. Bu istatistikler müteşebbislerin bir yerlerde hata yaptığının objektif delili. Başarılı bir girişimin ülkeye, girişimciye ve pek çok kişiye pozitif katkısı varken tam tersi sukutu hayale uğranılan girişimlerin neticesi de bir sürü insanın hayatı olumsuz etkileniyor.
Buraya kadar yazdıklarımdan kendi işinizi kurmayın, risk almayın mesajı veriyorum gibi algılanmasını istemem, bilakis niyetim işini kurma hayali olanları kendi deneyimlerim, hatalarım ve şu ana kadar gördüğüm örnekler üzerinden doğru yönlendirip teşvik etmek. Eğer hakikaten doğru zamanda doğru işi ve en önemlisi doğru yöntemlerle yaparsanız kimse sizi tutamaz.
Girişimcilik konusunda en önemli hususlardan birisi hayatın hangi döneminde atılım doğru olur sorusunun cevabıdır. Elbette tek bir doğru yoktur. Facebook un kurucusu Zuckerberg, whateverlife.com sitesinin kurucusu Ashley Qualls, İnstagramın kurucuları Kevin Systrom and Mike Krieger, Forsquare nin kurucusu Naveen Selvadurai gibi isimlerin tamamı 20 li yaşların başında bazısı daha da erken kendi işini kurup ismini tüm dünyaya duyurmuş örnekler. Onların harika hikayelerinden feyz almak güzel. Ama ben kendi işini kurmak isteyen genç arkadaşlara sadece istemek ve hayal etmek, risk almaya cüret etmek faktörlerinin yeterli olmadığını söylemek isterim.’’Bir şirket kurmak ipte yürümeğe benzer. Sadece tüm dikkatinizi verip konsantre olursanız karşı tarafa geçebilirsiniz.’’ Der James Bernstein. Burada adını saydığımız uluslar arası tanınmış bu genç girişimcilerin iş konsantrayonları, inovasyon becerileri, vizyonları, sistematik çalışmaları gibi pek çok faktör onları başarıya taşımıştır. Elbette şans da yardım etmiştir. Çok genç yaşta işini kurmaya karar veren kişinin sorgulaması gereken şu; ‘’şu an bu işi yapabilecek neyi biriktirdim?’’ ( Birikimden kastım para değil) Kendi işini kurmak konusunda zamanlama kararı vermek isteyenlere bir miktar tecrübe edindikten sonra kendi işini kurmak benim şiddetle tavsiye ettiğim bir durum. Yöneticilik tecrübesi, süreç bilgisi, en iyi uygulamalar, oluşmuş network, öğrenilmiş sektör dinamikleri-bilgisi, yapılmış pek çok hatadan çıkarılmış dersler gibi çok değerli birikimlerle yola çıkmak çok daha farklı. Başarılı girişimcilere baktığınız zaman istatistiksel olarak çoğu 40 yaşından sonra ve şirketlerde belli bir tecrübeyi edindikten sonra işini kuruyorlar. 40 yaşını beklemek durumunda olmadığınız aşikar ama sadece tutku ve motivasyonla çıkılan iş kurma süreçlerinin çoğu hayal kırıklığı ile nihayetleniyor. ‘’Başkasının emrinde çalışacağıma’’ mantığı son derece kibirli bir bakış açısının ürünü olup bu narsist ruh haliyle iş kuranlar mutlaka tıkanır. Bilakis başkalarının size katacaklarına odaklanıp biriktirin, biriktirin.. Yeni bir girişim başlatmak için tüm koşulların mükemmel olmasını bekleyemezsiniz, kendinizi hazır hissettiğiniz zamanı en iyi siz bilirsiniz.
Çoğu insan iş kurmayı ofisi kiralar ve güzel mobilyalar koyarım. Bir de telefon , sekreter tamamdır düşüncesi ile sınırlar ve sonra şunlar sıra ile geldikçe bunalır. Birinin iş kurmadan evvel girişimciye şunları hatırlatması lazım; KDV, vergi, stopaj, maaşlar, sgk ödemeleri, personelin yol ve yemek masrafları, ofis kirası, reklam giderleri, oda kayıt paraları, aidatları, matbu evraklar, kartvizitler, eşantiyonlar, müşterilerle yenen yemekler, benzin paraları, telefon paraları, uçak biletleri, otel konaklamaları, kargo paraları, İnternet parası, elektrik parası, su parası, doğal gaz parası, dekorasyon harcamaları, danışman ücretleri, marka patent masrafları, tezgahlar, makineler, bunların yedek parçaları, hırdavatı, aşınan ve değiştirilmesi gereken parçaları vb. Pek çok harcamanın olacağını bilmek, bunları kontrol altına almak, zamanında ödemek işi yönetmek ve sürdürülebilirlik açısından önemlidir.
Başarılı bir girişimci aynı zamanda sağlam bir karaktere de sahip olmalı. Girişimcinin hırslı olmak ile haris olmak durumlarını ayırt etmesi önemlidir. Girişimciler risk alır ama gözü kara değildir. Girişimciler başarıyı sever ama başarısızlıktan yılmaz. Reddedilmeye olan dayanıklılığı sadece reddedilerek kazanabilirsiniz. Hayır cevabını almaya, kaybetmeye alışmalısınız. Girişimcilerindenseniz deriniz hızla kalınlaşır. Sebat etmeyi öğrenirsiniz. Deaver Brown girişimin yeni ve gözle görülemeyen dengelerini; heves, dayanıklılık, kararlılık, liderlik, pazarlama yeteneği, sağlam sinirler ve işbirliği olarak özetlemiş, hak vermemek elde değil.
İş kurmak ve yönetmek zevkli midir? Gerçekten çok zevklidir, hele bir de işler yolunda gidiyorsa Maslow un ihtiyaçlar hiyerarşine koyduğu kendini gerçekleştirme durumunun keyfi harikadır. Ancak bizdeki şu güzel söz size planlı ve programlı yola çıkmanın önemini hep hatırlatsın; ‘’dalından kopmuş kuru yaprağın akıbetini rüzgar belirler.’’