Çalışan bağlılığı, günümüz iş dünyasında en çok konuşulan konulardan biri. Çalıştığı kurumu seven insanların daha üretken olacağı, müşteri odaklı işler çıkaracağı, işi ve şirketi sahipleneceği, yaratıcılığını kullanacağı ve şirketini terk etmekte zorlanacağı kabul edilmiş gerçekler. Bütün bunların için tek en mühim zaruriyet; insanı kalbinden yakalamak.
Ortak değerler temalı kutlamaların çalışanların ne denli hoşuna gittiğine dair yüzlerce geribildirim almış biri olarak iş yerinde bayram kutlamaları üzerine söyleyeceklerim var.
Prof Dr Doğan Cüceloğlu’ nun bir konuşmasında anlattığı bir hikaye çok dikkatimi çekmişti; bir sunumunda, katılımcılardan birisi çalışana kendini değerli hissettirmek üzerine konuşulurken söz almış ve şunları söylemiş; ‘’ 5 yıl bir şirkette ustabaşı olarak çalıştım. Fabrika önünde bir köpek vardı. Patron, her sabah gelince onu okşar ve sever, akşam giderken yine tekrarlardı. Çalıştığım bu yıllar boyunca patrona defalarca selam vermeye ve iletişim kurmaya çalıştım, benimle göz göze bile gelmedi. Özetle ; köpek kadar değerimiz olmadı’’ Sonra, usta buradan ayırılır, bir başka yerde çalışmaya başlar. Bu işletmenin genel müdürü Amerikalı bir bey. Her gün selam veren, hatır soran bir centilmen. Oradaki deneyimlerini ise şöyle anlatmış; ‘’Müdür Bey, her bayram arefesinde, bila istisna bizleri özenle hazırlanmış yemekhanede toplar, sade ikramlarını yapar, güzel ama kısaca konuşur, sonra tek tek ve gözümüze bakarak tokalaşır, bazımıza sarılır, bazımızın sırtını sıvazlar ve bayramımızı tebrik eder, minik birer paket de çikolata ikram ederdi. Muharrem ayının 10. günü aşuremiz kaynar, tüm fabrika neşe içinde aşure yerdi. Sonra o Amerika’ya döndü, yerine Türk yardımcısı geldi, o da bu güzel gelenekleri sürdürdü, çünkü ondan öyle gördü. Ben, eski işimle burayı her kıyas ettiğimde buradaki gördüğümüz değer sebebiyle, inşallah buradan emekli olurum diye dua ederim.’’
Kutlama yapmak gönül çalmaktır. Samimiyetle, ‘’bayramınız kutlu olsun, iyi ki bizimlesiniz’’ derseniz, eksilmez çoğalırsınız sevgili patronlar, yöneticiler. Bir firmada, CEO tüm çalışanlara klişe bir bayram kutlama mesajı atmıştı. Maili aldığı anda muhasebede çalışan bir personel aynen şöyle dedi;’’ bayramımı kutluyorsun da acaba Şevki diye birinin varlığından haberin var mı?’’ İnsanlar, özünde samimi bir dokunuş olmayan şeyin ayrımını çok net yapabiliyorlar. Bir başka bayram kutlaması ise gıda mühendisi bir dostum anlattı. Patron tüm çalışanları arife günü toplamış; ‘’ Ekonomik krize rağmen işçi çıkarmadan yol kat ediyor olmamız büyük fedakarlık, sizlerden de daha büyük performans bekliyoruz. Devletin bu sıkıntıda yaptığı 9 günlük bayram tatili abesle iştigaldir, zira bizler yurt dışına ihracat yapan firmalar olarak yurt dışının dinamikleriyle çalışması gereken işletmeleriz. Bayram tatili demek harcama demek, bu tatil harcamalarınızı abartmayın. Bütçelerinizi aşmayın. Hepinizin bayramı kutlu olsun’’ Sevgili patron, senin de kendince haklı gerekçelerin olabilir ama her doğru her yerde söylenir mi? Bu endişelerin ifade edileceği yer bir bayram kutlaması mı?
Bu güzel kutlamalar rutinde boğulan çalışanlara enerji verir, tanışıklıkları arkadaşlıklara dönüştürür, ben leri biz yapar, şirketi bizim şirket yapar, her zaman kurulan aynı sofra ziyafete, toplantı şenliğe dönüşür. Çalışanlar hem birbirlerine, hem şirkete yaklaşır. Taptaze bir enerji sarar her yeri. Oluşan bu duygusal enerji insanlara kendini kuvvetli ve güvende hissettirir. Hele kriz anlarında ve zor dönemlerde kutlamalar ilaç niyetine güzel gelir. Bu güzel topraklarda hangi mezhepten hangi inançtan olduğu fark etmeksizin insanları birbirine bağlayan bu güzel değerleri şirketlerimizde de yaşatmalı ve bu kutlamaları baştan savmamalı diyorum. Kalbine dokunduğunuz çalışan, şirketinizi kalbine koyar.