Nedir bu iş hayatında yaş takıntısı? İnsan, gençken öğrenir yaş alınca yaratır. Öğrenirken ayrı, yaratırken ayrı üretkendir. Her dönemin kendi realiteleri vardır ancak bunlar ülkemizde yanlış yorumlanmakta.
Sizinle yakınlarda yaşadığım iki olayı paylaşayım.
1. Bir hastane, otelcilik hizmetleri müdürü arıyor ve varsa uygun aday önermemi istediler. Otelcilik prosesleri bilgisi ve 10 yıl yönetim tecrübesini önemsediklerini ifade ettiler. Eğitimlerimde tanıştığım bir housekeeping yöneticisi ise iş arayışında. Sektörde profesyonelliği ve işine hakimiyeti ile nam salmış. CV sini paylaştım. Gelen cevap ; “Ayy 43 yaşında, çok yaşlıymış, daha genci yok mu?”
2. Bir projemizde bir endüstri mühendisi danışman arkadaşımızı görevlendirdik. Süreç çalışması için firmaya gitti ve yarım saat sonra, daha girizgah bile olmadan genel müdür beni aradı; “Yahu bu çocuk çok küçük, yok mu daha kelli felli, tecrübeli biri?” Genç arkadaşımız 28 yaşında, 5 yıldır bu alanda bir sürü tamamlanmış işin içinde yer almış. Yaratıcı, idealist ve tüm yaptığı işlerden olumlu geri bildirim gelmiş birisi.
Yaş bariyeri iş hayatında garip bir takıntı halini aldı. İnsanlar kimine yaşlı kimine genç deyip ezbere konuşuyor. Nerede kaldı yetkinlik?
Nice 60 yaşında insanlar gördüm 25 yaşındakilere enerjisiyle ve çalışkanlığıyla taş çıkartır. Ve nice 25 yaşında gençler gördüm öyle işine hakim ki sanırsın yaptığı ise yaşı kadar yıl vermiş. İngilizler; “Genç adam ölmeyi isteyecek kadar yürekli, yaşlı adam savaşmayı bilecek kadar tecrübelidir” der.
İnsanların hangi yaşa geldiğinde ne yapacağına ön yargılarla karar vermenin yaygınlığı endişe verici. Türk iş dünyası bu zararlı kalıp yaklaşımlardan ivedilikle sıyrılmalı. Yaşa değil üretkenliğe odaklanmalı.