Gevenin birisi dönemin alimlerinden birisine gider ve ‘’ senden etkili konuşmak üzerine ders almak istiyorum der. Alim; ‘’ Olur, sana 1000 lira’’ der. Geveze şaşırır ve ‘’ sen bu işi 500 liraya yapıyorsun, neden benden iki katını istersin, anlamadım?’’ der. Alim; ‘’zira sana evvela susmayı, akabinde etkili konuşmayı öğreteceğim, birincisi çok daha zor’’ der.
Girizgâhımızdaki anekdot dan anlaşılacağı üzere bugünkü konumuz çok konuşmak. Geçtiğimiz hafta bir televizyon programında Prof Dr İlber Ortaylı yı görünce dikkat kesildim zira kendisi saatlerce dinlemeye doyamayacağım bir bilim adamı. Sadece tarih değil ne konuda konuşursa konuşsun insanının dinleme iştahını kabartan bir hatip. Ancak program hayal kırıklığı ile nihayetlendi. Hayal kırıklığımın sebebi elbette ki İlber Hoca değil, ismini zikir etmemin yaşına ve konumuna yakışık almayacağı diğer konuk profesör beyefendi idi. Program boyunca sunucu ne sorarsa sorsun konuşma müptelası zatı muhterem durmaksızın her konuda konuştu ve hoca her ağzını açtığında ondan rol çaldı, hatta masada bulunan kurabiye benzeri ikramları yerken dahi kendisine hakim olamayarak ağzında lokmalarla konuşmaya devam etti. Onu izlerken bir kez daha ölçüsüz konuşmanın ne denli kusurlu bir hareket olduğu fark ettim.
Çok konuşmanın bir nevi davranış bozukluğu olduğu aşikar. Uluslar arası literatürde adı ‘’Talkative personality disorder’’ Yani Türkçe meali ‘’konuşkan kişilik bozukluğu’’ Her konuda fikri vardır gevezenin. Anlattığı her hikayeyi defalarca anlatır, siz çoğu zaman kibarlığınızdan bunu bilmem kaçıncı dinleyişiniz olduğunu söyleyemezsiniz. Ya ayrıntılarda boğulmasına ne demeli? Öyle detaylar anlatır ki konuşurken belirli bir samimiyetiniz varsa ‘’sadede gel’’ demekten kendinizi alamazsınız. Lakin nezaketinizi korumanız icap eden hallerde bu monolog bir işkenceye dönüşür. Henüz tedavisi olmayan bu hastalığın yoruculuğu anlatana değil dinleyenedir. Zararları ise elbette ki bunu huy edinene. Çok konuşanın çok hata yaptığını bilmeyen yoktur. Hz Ali “Çok söz söyleyen, çok hata eder. Hatası çok olanda, edep ve hayâ azalır. Edep ve hayâsı az olanda, takva fakirleşir. Takvası fakirleşenin kalbi ölür.” Buyurmuştur. Bilgili konuşandan ders alınır ama susmasını bilen alim sanılır. Bilinenin aksine konuşkan olmaktan daha karizmatiktir ölçülü konuşmak.
Bu soruna sahip olan insanların en mühim ortak noktalarından birisi bu durumlarının farkında olmamalarıdır. Birkaç gün devam eden bir eğitim programında verdiğim ödevlerden birisi katılımcıların yakınlarından pozitif ve negatif özelliklerine ilişkin samimi geri bildirimler alması idi. Katılımcılardan birisi; ‘’hem iş arkadaşlarım hem de ailemden çoğu kişi çok konuştuğumu ve çoğu zaman çok detaylandırdığım bu konuşmaların onları çok sıktığını söylediler, bu beni şaşırttı çünkü 32 yaşındayım ve hiç geveze birisi olduğumu düşünmemiştim Bundan sonra bu özelliğimi törpülemek için uğraşacağım’’ dedi.. İkinci bir örnek ise konuk olduğum bir televizyon programlarından birinde yaşadığım bir hadise. Seda Sayan beni, opera sanatçısı Hakan Aysev ve eski sunuculardan konuşkan bir hanımefendiyi çağırmıştı. Hanımefendi sürekli konuşarak bana ve Hakan Beye sorulan soruları bile cevaplama gayretindeydi. Bir ara, iletişimde yapılan yanlışlar üzerine bir soru geldi bana hemen ‘’ Çok konuşmak iletişimi olumsuz etkiler, imajı sarsar’’ dedim ve konuşkan konuktan cevap geldi ‘’ Aaaaa çok konuşmak değil efendim, boş konuşmak kötüdür’’ Ben, Kutadgu Bilig den Yusuf Has Hacib ile cevap vermek isterdim kendisine fırsat verseydi; ”Bilgi çok konuşan kimseye geveze der, susarsa eğer kişi bilgi ona dilsiz der. Söz yerinde söylenirse güzel olur. Söz zamanında söylenirse anlamlı olur. Bence bu yazıyı okuyan herkes kendisini gözden geçirmeli. İki farklı örnekten birisi durumunu kabullenmiş diğeri vazgeçmeye hiç eğilim göstermeyen, çok konuşmayı kanıksamış bir profil.
Gevezelikten kurtulmanın en kestirme yolu dinlemeye odaklanmak. Dinlemek için de karşınızdaki insanları konuşmaya teşvik etmeniz ve bunun için sorular soruyor olmanız gerekiyor. Siz hikayenizi anlatmaya ne kadar ihtiyaç duyuyorsanız emin olun karşınızdakinin de en az sizinki kadar kıymetli bir hikayesi var. En büyük ihtiyaç ; az laklak ,çok ahlak.