Kendimiz de dahil olmak üzere pek çok insanın zor, eksik tarafları var. Ancak hayatımızdaki insanların kalitesi hiç şüphesiz yaşam kalitemizi belirliyor. ”Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.” yaklaşımı ne kadar klişe ise o kadar da doğrudur. Ancak belirli bazı davranış biçimleri var ki bunlar karakterin bozukluğu ile doğrudan ilintili. Batılılar böyle tiplere ‘’Highly defective people’’ diyor bence Türkçeye çevirdiğinde en iyi tanım ‘’arızalı insanlar’’ oluyor. İşte onlardan hakikaten uzak durmalı. Hayatı kendileri ve etrafındakiler için çekilmez hale getirilen 6 arızalı insan kategorisine kısaca bakalım.
- Ben, ben, ben diyenler
Her durumda ve ortamda kendilerinden bahsetmeyi fazlasıyla sevenler. Her başarının yegane sahibi onlarmış gibi davranırlar. Journal of Research in Personality dergisinin 2013 yılı Haziran ayı baskısında Alman araştırmacılar birinci tekil şahısla( ben, benim, bende) başlayan konuşmalar yapma eğiliminde olan bu kişilerin çoğul (biz-bizim-hep beraber) ile başlayan cümleler kuranlara göre depresyona meyilli olduklarını bulmuşlar. 103 ü kadın, 15 i erkek toplam 118 kişi ile yapılan mülakatlarda kesinlikle ‘’ ben’’ yaklaşımını öne çıkaranların çok daha depresif kişiler olduğu tespit edilmiş. Bir başka ilginç şey ise bu insanların çoğunun yalnızlık sorunları olduğu görülmüş.
- Moral bozucular
Shelly Gable ve meslektaşlarının yaptığı araştırmalar güçlü ilişkiler kurup, iletişim kurmakta zorlamayan insanların ortak özelliklerinden birinin motive etme, yüreklendirme ve tebrik etmek becerisine sahip olmak olduğunu gösterir. Sinir bozma, hayal yıkma ve demotivasyon konusunda ustalaşmış kişilere bir şey anlatmaya görün. İş mi kuracaksınız? ‘’ Batarsın, bu ara kim iş kursa batıyor’’ Maaşın mı arttı, terfi mi aldın? ‘’ E vergi dilimin yükselir, stresin ve sorumluluğun artar’’ Aşık mı oldun ‘’ Aman dikkat et, şimdi erkeklere- kadınlara güven kalmamış’’ Önemli bir değişiklik mi yapacaksın ‘’ Ayy bu yaştan sonraaa’’ Bunlardan bilhassa uzak durun çünkü insanın cesareti en kıymetli değerlerden birisi onu çalanlarla araya konulan mesafe akıllıca olur.
- Materialistler
Materyalizm; eve, arabaya, koltuğa, perdeye, mücevhere yani maddeye dayanan şeylere falan fazlaca değer verme olayıdır. Değerler dünyasına bakışta miyopluk yaşama gibidir. Burnunun önünden uzağı göremeyen kişiler, bunu bir yükselen değer olarak da savunurlar. Kenara bir şey koyamadın mı? Kirada mısın? Araban yok mu? Bir hiçsin sen onlar için.
“Para aşkı ve sevgiyi satın alamaz ama onun dışında her şeyi satın alır’’ onların mottosudur adeta. Hatta bizde bir yaklaşım vardır ‘’ yahu tamam cana gelecek mala gelsin de ama mal da canın yongası’’ tam onlara göredir bu bakış açısı. Çoğunluğu varlık içinde yokluk çeken tiplerdir. Onlara göre bu hayatta daha fazla oyuncağa sahip olarak ölen oyunu kazanır. Yıllar evvel tipik bir materyalist arkadaşım evlenmek üzere biri ile tanışmıştı. Kendisine ”adı ne?” diye sordum. Cevabı ;” doktor”. Tamamen bilinçsizce yaptı ama onun kafasında adamla ilgili en önemli şey doktor olması sebebiyle çok para kazanıp pek çok şey alabilme ihtimalinin yüksek olması idi. Bizdeki bir başka ironi ise materyalistlerin çoğunun aynı zamanda çok inançlı geçiniyor olması. Ölümü biliyor ama niye maddeyi bu kadar seviyor, çünkü madde kalıcı ve ölmeyecek. Yahu bu insanlarda niye uzak durmalı zararları kendine değil mi? diye düşündü iseniz, yanılıyorsunuz. Hiçbir değer yargısı olmayıp her şeyi maddeye göre kalibre eden bu kişilerle girilen her türlü ilişki bir gün üzer. Çünkü şuursuzca çıkarlarını kollama eğilimleri vardır ve bu durum onları zararlı hale getirmiştir. Balzac’ın dediği gibi ” iyi dostluklar temiz hesaplarla kurulur” Bu zihniyetten temiz hesap çıkmaz.
- Kötümserler
Hep kötü olasılıklara odaklananlardan bilhassa uzak durmalı. Zira yaydıkları elektrik olmayacak aksilikler çıkmasına sebebiyet verir. Olayları oldukları gibi görme ve onları gerçek bir çerçeve içine yerleştirerek rasyonel kriterlerle değerlendirmeyi kesinlikle kötümserlik kategorisine sokmam. Durumları irrasyonel nedenlere dayandırmayı da doğru bulmam. Gereksiz Pollanyacılık beni boğar. Ancak kötümserliği kronik hastalık haline getirenlerin hep gereksiz bir stres ürettiklerine inancım tam. Eksikleri, yanlışları, ihmalleri, tehlikeleri, icapları göstermeden düşünce üretmek mümkün değildir zira her durumda her şeyin en kötüsünü görmek ve yorumları buna istinaden yapmak hastalıktır.
İyimserlerin hayatında çok sorun olmaz mı? Elbette olur ama bakış açıları çözme kolaylığı getirir. Özdemir Asaf ın şu dizeleri ne güzel anlatıyor. “Benimle ömür geçer mi ki” dedim. “Senle geçirmeye ömür yeter mi?” dedi. İşte bu bana bir ömür yetti. »
- Şükürsüzler
Ben şükür edebilmeyi, minnettar haleti ruhiyeyi depresyonun panzehiri olarak görüyorum. Çoğu insanın zihnine kazınmış bir yanlış öğreti; çok istediğin bir şey olunca şükür gerekir yönünde. Başka yazılarımda da sık sık söyledim ve yineliyorum; hayatımda tanıdığım en mutsuz insanların ortak özelliği onların ağzından minnet göstermeye, dair tek kelime dahi duymamış olmamdır. Çoğunu teşvik ederim ”bak şükredecek nelerin var” diye, genelde cevap zayıfça şu olur, ‘’ya tabi öyle de’’ Bu yapıda insanların bir önemli ortak özellikleri; insanlara da teşekkür etmeyi asla bilmezler. Uzak durmalı çünkü sahip olduğu hiçbir şeyin farkına varamamış bu insan dostluğun, arkadaşlığın kıymetini bilemez.
- Sabit fikirliler
Çağın hastalığı fikri sabitlik olmuş. Oysa kafanın yuvarlak yapısının bile düşüncelerinin yer ve yön değiştirmesi için olduğuna dair metaforforlar bile var. İşin ilginç yanı buna okumuş, görmüş şehirli tiplerde daha çok rastlanıyor olması. Sadece kendi düşünceleri doğrudur, doğru tek bir tanedir. İkna edemezsiniz, değiştiremezsiniz. Farklılıklar insanların iç dünyasını ve davranışlarını zenginleştirir. Ancak bunu bir fikri sabite anlatmak imkan dahilinde değildir. İnsanın kendine has düşüncelerinin olmasından daha doğal bir şey olmaz ancak sorgulamadan ezbere yaşaması kabul edilemez. İş hayatında böyle kişiler şirket üst yönetiminde pozisyon almış ise şirketi kötü sonun beklemesi kaçınılmaz oluyor. Hiçbir konuda uzlaşma imkanınızın olmadığı bun insanlarla ilgili alınacak en iyi tedbir olabildiğince az iletişim kurmaktır.
Kaynaklar:
Thórisdóttir, H., ve Jost, J.T. (2011). Motivated Closed-Mindedness Mediates the Effect of Threat on Political Conservatism. Political Psychology, 32, 785-811.
http://psychcentral.com/blog/archives/2014/11/11/7-habits-of-highly-defective-people/
http://en.wikipedia.org/wiki/Seven_Years_of_Highly_Defective_People