İş hayatında iletişim üzerine halen yazdığım kitabımdaki temel başlıkları topladığım bu yazımda kitapta yer alacak bazı kısımların kısa özetlerini paylaşmaya çalıştım. Bu konularda bilgi de kaynak da bol, mühim olan kavrayış ve uygulama o da okuyucuya kalmış. Ben, bende birikenleri derli toplu yazarak bu kitapla daha çok insana ulaşarak etki alanımı artırmayı arzu ediyorum. Kitapta her başlıkla ilgili konunun sebeplerini, etkilerini, sonuçlarını, çözüm önerilerini, geliştirici tavsiyeleri, alıştırmaları hikayelerle anlatmaya çalıştım. Kitabımı okuyunca bu konulara dair sorunların çözümünün aslında ne kadar kolay olduğunu hayretle yaşayacaksınız.
Yazdığım başlıkların detaylarını içeren kitabımı 2019 yılı başında okuyucularla buluşturmak gayretindeyim. Mutlaka şu konuyu da yazın diye dönüşleriniz olursa çok mutlu olur ve mutlaka dikkate alırım.
1. SELAMLAŞMA
Selam, her kime verilirse ona en kısa yoldan seni insan yerine koyuyorum ve umursuyorum demenin en kestirme yoludur. İnsanlar tanınmayı umursuyor ve selam almayı, isimlerini duymayı umuyor. Fakat her nedense selam ve kısa hasbıhal genelde karşıdan beklenir. Verildiğinde içten bir karşılık alınmayınca ise insanlar buna layık değil diye içselleştirilir. Oysa selama küsülmez. Beklentisizce, bol bol selam vermek kişinin gelişmişliği ile ilgili önemli bir göstergedir. Güzel insan tevazu sahibidir, tevazuya haiz kişi standart davranışlarını her durumda sergilemeyi huy edinmiştir.
2. GÜLÜMSEMEK
Gülümsemek, kişisel ve profesyonel hayatı en olumlu etkileyen araçlardan birisidir. İnsanı çok genç, öz güvenli ve çekici gösterir. Güler yüzlü yöneticiler motive eder ve çalışanlarına ilham verir. Satın alma yapacak müşteri dahi genelde güler yüzlü olanı seçme eğilimindedir. Gülümsemek iş görüşmesine gideni enerjik ve istekli gösterir. Hekim hasta ilişkisinde bile hastasını gülümseyerek karşılayan hekimlerin hastalarının tedaviye uyum sağladığı görülebilir.
3. ÖN YARGI
İletişimde ilk izlenimin etkisi yadsınamaz fakat ilk izlenimlerin yanıltma ihtimalinin yüksek olduğu kabul edilir. Ön yargılar bazen çok olumlu bazen ise çok olumsuz halde iletişim için yıkıcı etkiler yapabilir. Doğru olan insanlara karşı beyaz bir sayfa olmaktır. Çoğunlukla şekilci yaklaşıp özü ıskalıyoruz ve genelde yanılıyoruz. İki türlü ön yargı etkisi vardır.
a. Halo etkisi: Dış görünüşün yada sahip olunan özelliklerin kişilerle ilgili diğer niteliklere dair olumlu ön yargılar yaratmasıdır. Çok yakışıklı yada güzel birine dair olumlu düşünce geliştirme, hemşehrimizi hemen benimseme, aynı takımı tuttuğumuz kişiye ani sempati geliştirme vb
b. Horn etkisi: İnsanları dış görünüşlerine, münferit olaylara, cinsiyetlerine yada onlara has bazı özelliklere göre kategorize edip etiketleme ile olumsuz ön yargı edinmedir.
4. ÜSLUP
Aslında çoğu iletişim kazasına sebebiyet veren şey kullandığımız dildeki üslup hatalarıdır. Eskiler uygun dille anlatmaya “lisan-ı münasip” derlerdi. Lisan-ı münasip deyimi bir şeyin en uygun halinin temini için kullanılacak anlatım etkinliği ve ustalığı anlamına gelir. Tam tezattı ise “sürç-i lisan”dır. Manası ise konuşurken istemeden yanlış bir söz söylemek, kelimeyi doğru telaffuz edememektir. Sonuçları genelde yıkıcıdır. Düzgün iletişimde kabadayılığa, tehdite, hakarete ve eksik hissettirmeye yer yoktur. Özgün bir üslupla kendini diplomasi hünerini de kullanarak ifade etmek gerçek bir iletişim marifettir. Duyguları yerli yerince ifade etmeyi öğrenmek gerçek bir gayret ister.
5. DİNLEMEK
Anne karnında edilen ilk iletişim becerisiyle dünyaya ilk gözler değil kulaklar açılır fakat sonra yaşamın olağan akışı içinde bu değerli beceri yerini dinlememeye bırakarak iş ve özel yaşamda çok sayıda sorun yaşamanın nedeni haline gelebilir. Sözünü keseceğim kusura bakma, sen lafını unutma ben bir şey anlatacağım diyenler aynı zamanda aslında dinlemeye niyet etmeyenler. Birisi bir şey anlatırken kendi iç sesini duyanlardan olmak yerine anlatanın anlattığı şeyin altındaki duyguyu anlamaya çalışan pür dikkat dinleyicilerden olmak iletişimde fark yaratır. Bunu sağlamak için ben biliyorum sendromuna kapılmamış olmak icap eder. Hele anlatanın sadece anlattıklarını değil anlatmadıklarını da duyacak kadar iyi dinleme hünerine sahip olmak tam ileri düzey iletişim hüneridir. Bildiklerini yok sayma haline erişenlerin dinleme kabiliyetlerinin iyi olduğu bir gerçektir.
6. KONUŞMAK
Düşüncelerin tozunu alarak temiz konuşmak, boş konuşmamak, çok konuşmamak, usule uygun konuşmak dinleyeni de motive eder. Eflatun ‘’Konuşma aklı kullanma sanatıdır’’ der. İyi konuşmacı dinleyenin nabzının tutma becerisine sahiptir. Ağır konuşmasıyla bıktırmaz ve hızlı konuşmasıyla yorup, yıldırmaz. Konuşma esnasında fakir kelime haznesine sahip olmak bolca hani hani, yani yani, şey, atıyorum, sallıyorum, ımmmm, hımmm gibi konuşmayı sıkıcı forma sokma etkisini beraberinde getirir. Sesin tonunun ve vurguların fikir ile örtüşmesi ve kibir, korkaklık, dalgınlık gibi dinleyeni rahatsız edecek etkiler yaratmaması önemlidir. İyi konuşan kişilerin ortak iki özelliği iyi dinleyici ve iyi okuyucu olmalarıdır.
7. GERİ BİLDİRİM
İnsan kendini ifade etme, düşünce ve duygularını ilgili kişiye doğru tarzda, doğru zamanda ve doğru ortamda belirtme becerisini geliştirdiği takdirde iletişiminin kalitesi artar. Türk kültüründe ifade yerine zihninden konuşma, anlaşılmayı umma, karnından konuşma ve arkadan konuşma yöntemlerinin tercih ediliyor olduğunu gözlemleyebiliyoruz. İnsan vücudu bile ağrı vererek içeride bir şeylerin yolunda gitmediğine dair uyarır. İlişkilerin de uyarıya ihtiyacı yok mu? Ne istediğini ve istediğinin nasıl olması gerektiğini ifade eden kişi ihtiyacı dile getirmiş ve muhatabının ve iletişimin gelişimi için bir fırsat vermiş olur. Kendi görüşünü mutlak doğru sayma hastalığı iyi geri bildirim verme sürecini en fazla baltalayan yaklaşım olup sürecin bir monolog değil diyalog halinde yönetilmesi önem taşır. Doğru geri bildirim ilişkilere katiyen zarar vermez. Davranışı doğru dille eleştirmek insanları geliştirir fakat karakteri en tatlı dil ile bile eleştirmek sadece incitir.
8. TAKDİR
Kültürümüzde tekdir (azar) çok, takdir ise neredeyse yok. Övme özrümüz olduğu aşikar. İnsanın doğası gereği değerli olduğunu bilmeye, yeterli olduğunu duymaya, sevildiğini hissetmeye ihtiyacı var. Bizdeki “marifet iltifata tabidir” lafı bir davranışa iltifat edilirse onun tekrarlanma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor. Bazı kişiler anlamlı bir sonuç alıp kişi istenen kıvama gelince takdiri hak eder diye seferin zaferle bitmesini bekliyor takdir için. Oysa süreç boyu bir dönüm noktası ve kilometre taşları var teşekkür etmek ve üretkenliği artırmak için. Bazıları ise şımarır kaygısı ile iltifattan mahrum bırakıyor. Oysa burada önemli olan doğru zamanda, doğru dozda ve samimi takdirleri bildirmek.
9. SORU SORMAK
Soru sormak, iletişimdeki muhatabın ne düşündüğü ve ne hissettiği hususunda önemli bilgiler verirken diyaloğu oldukça zenginleştirir. Soru sorma bilginin ve gelişmiş merak duygusunun göstergesidir. Soru sormayı az bilgiye sahip olma ile eşleştirmek önemli bir yanılgıdır. Güzel sorular, soranın da sorulanın da zihnini berraklaştırır. İletişimde önemi büyük olan iç görüyü kavramada çok faydalıdır. Soru sorulan diyaloglar yaratıcılığı ve yeni perspektifleri ortama çağırmaya vesile olur. Ve hepimizin ihtiyaç duyduğu farkındalığa ve farklı keşiflere sebep olur. Soru sorup fikir almaya çalışmak beraberinde karşı tarafa verilen yeterlisin ve değerlisin mesajıdır. İş hayatında en mühimi birisini bir tutum değişikliğine yada bir fikre ikna etmenin yolu onu düşündürecek ve cevabı bulduracak sorular sormaktır.
10. EMPATİ
Empati, aslında halden anlama halidir. Kendisi ile dopdolu olmak ise hali empatinin en önemli engeli. Zira kendisiyle dolu olan insan karşısındakine vermesi gereken yegane şeyin anlamak olduğunun idrakinde değildir ve vermeye çalıştığı çoğu zaman öğüt, ders, teselli, kendi hikayesini anlatma, empati yerine sempati olur. Karşındakini bir şey yapmaksızın sadece anlama çabası olan empati , ancak sevgi ve saygının olduğu ortamda vuku bulur. Anadolu da ‘’Can cümleden azizdir, ötekinin derdiyle dertlenmeyi bilen azdır’’ diyerek başkasına ait duyguları anlamanın önemine vurgu yapılır. Vesselam empati diğerinin içinde olanları hissetmek ve hissettiğini de göstermektir.
11. SÖZSÜZ İLETİŞİM
Bedenin halleri, jestler, mimikler, mikro mimikler, nefes hepsi hislere dair çok şey taşıyor. Sözsüz iletişimin dinamikleri hiç konuşmadan bağ kurmaya vesile olurken tam tersi yıkıcı etkilere de sebebiyet verir. Duyguların dışa vurumu bedenin hallerinde, mimiklerinde ve bakışlarda kendini alenen gösterir. Bir insanı doğru gözlemleyerek duygularını ve düşüncelerini sezmek mümkün. Kendi adımıza ise konuşmadan konuştuğumuzun farkında olarak kurulan iletişimin daha farklı olduğu kesin. Çoğu varsayımın en önemli malzemesi sözsüz verilen mesajlardır.
12. DUYGULARI YÖNETMEK
İletişimi duyguların etkisinden soyutlamak mümkün değil. Aldığımız kararlarda, söylediklerimizde ve tutumlarımızda çoğu zaman duyguların tesiri düşünceden daha fazladır. Duygularının kontrolünü eline alma becerisi kazanılması için emek verilmesi gerekenler listesinde olmayı hak ediyor. Yapılacaklar listesinin içerdikleri; duygular geldiğinde onlara kuş bakışı bakmak, ne oluyor farkına varmak, gelen duygu faydalı mı tartmak, değilse yerine duygu repertuarından onu dönüştürecek başka bir duyguya talip olmak. Dedem; ‘’ Bazı zamanlar celalli geçer bazı zamanlar cemalli geçer. Her ikisini de edeple ağırlamayı ve uğurlamayı belleyin’’ derdi. Bu söz her durumda duyguların farkında olup gerektiği gibi olma halini güzel izah eder.
13. YAZILI İLETİŞİM
Yazılı iletişim düşünce ve fikirlerin kalitesini gösterir. Anlam yüklemeye en uygun iletişim yöntemi olarak yazılı iletişimin çok sayıda iletişim kazasına sebebiyet verdiği bir gerçektir. Iş hayatında bolca yazıyoruz. Eposta yoluyor, dilekçe hazırlıyor, teklif veriyor ve rapor yazıyoruz. Bazen kelimeleri hoyratça savuruyor bazen okuyucuyu rahatsız edecek içerikler üretiyoruz. Kısa yazmak, yazarken olumlu dil kullanmak, imla kurallarına uymak, okuyucu merkezli fikir sunmak kazanılması gereken değerli iletişim becerileridir.
,
14. KÜSMEK
Küsmek, bazen yok yere, bazen haklı sebepler hasebiyle selamı kesmek, yok saymak, yüz çevirmek halidir. Bizim toplumdaki önemli iletişim kurma(ma) metotlarından birisidir. Ciddi manada etkin bir fiildir. Bu eylemin vuku bulması için çaba göstermeniz gereklidir. Tam bir pasif saldırgan tutum. Niye küstüğünü unutmayacaksın, telefondan sileceksin, görünce görmezden geleceksin, karşılaşacağını bildiğin ortamlara girmeyeceksin, söyleneceksin, bol bol niye küstüğünün dedikodusunu yapacaksın, arada laf göndereceksin onlara zeval olmayan elçilerle. Ortak çevreni de yoracaksın, onların da bir çabası olacak sizin küskünlüğünüzü idare etmek için. Kırmamaya özen gösteren insan kırılmamayı da öğrenmeli. Biri karşındakine iyi gelirken diğeri kendi ruhuna şifa.
15. AÇIK İLETİŞİM, VARSAYIMLAR
Kendini açıkça ifade etmenin yerine kullanılacak yöntemleri zihninden konuşma, karnından konuşma, arkadan konuşma, ima etme olabilir. Kendini ifade ederken belirsizlikten uzak, net anlatım zihinleri berraklaştırır. Dolaylı anlatmayı yada iğnelemeyi seçmenin sonu genelde sukutu hayaldir. Açık iletişimin oluşmadığı ortamda insanoğlu çoğu gerçek olmayan varsayımlar üretme eğilimindedir. Varsayımların doğurduğu ise içerleme, suçlama hatta bazen bağları koparma olabilir. Aslında Türk kültüründeki en mühim eksiklerden birisi birbirimizi açık iletişime nasıl davet edeceğimizi bilmeme halidir. İnsanlar 40 yıl aynı yastığa baş koydukları eşleriyle bile açık konuşmayı seçmek yerine anlaşılmayı bekleme seçeneğine meyilleniyor. Burada en işe yarayan formül; zannetme, farz etme, sor.
16. SAMİMİYET
İletişimde sahici olma hali ilişkilere her zaman iyi gelir. Karakterli bir insan olmak, inandığını üslubunca ifade etmek, eğilip-bükülmemek, ortama göre hal ve tavır değiştirmemek kişinin kısa ömründe sahip olacağı en büyük kazanımdır. Samimi olmak, riyadan sakınmak iş hayatında pozitif iletişimin olmasını arzu eden herkesin sorumluluğudur. Bazı kişiler iki yüzlülüğün ve sahteliğin kendine has simetrisini o kadar benimsemişler ki birbirini takip eden dakikalarda her iki yüzün performansını da ustalıkla sergiliyorlar. Ve sahici olmayan haller kısa vadede iletişimde onarılması namümkün hadiselere mahal verebilir.
17. NEZAKET VE GÖRGÜ
Yaşamı kolaylaştırmak ve ilişkileri düzenlemek açısından nezaketli olmak önemli. Nezaket ilişkilerde ince, zarif ve ölçülü olmaktır. Nezaket kurallarına uymak, kibar olmak belirsizliği azaltır ve istikrar sağlar.
Görgü kuralı dediğimiz şey ise kültürel normlardır. Toplum bu kurallarla ilgili görünmez bir mutabakata varmıştır. Bu tarz kültürel normlar ve mutabakatlar olmasa idi her türlü yapıyı yönetmek imkansız hale gelebilirdi. Bu kurallara uymak ilişkiler sıhhatli kılar.