Bu, Hülya Mutlu ile birlikte, fikirlerimizin kaynaştırıldığı bir füzyon yazısıdır .
“Seni sen değil, başkaları anlatsın”.
Her yerde geçerli. Hele işe alma seçmelerinde daha da çok..
Bir Hülya Mutlu benzetmesi: “Referans araştırması, kan naklindeki doğrulama işlemi gibidir. Doğru kanı verdiğine emin olmalısın.”
Referansla ilgili pratik ve sahipsiz konulara isim taktık: İK’cıların aklındaki deli sorular. İşte yazının merkezine onları oturtacağız: Hayatın içinden bilmecemsiler ve iki kişinin -biraz öznel- ortak akıl oyunları..
• Adayın kendi verdiği referanslarına nasıl güveneyim? Aramak için doğru kişiler kimler?
Zaten bu yazıyı tetikleyen tweet’im buydu. Demiştim ki, ben ne yapayım aynı şeyi söyleyeceği belli taraf tanıklarını? ‘Referans kimdir’ sorusu, bulanık mantıkla cevaplanır: Adayın önerdikleri olabilir de, olmayabilir de. Yani formülü yok. Durum tam ‘bakarız’. Gerekirse -adayın gıyabında- yenilerinin araştırılması mübahtır.
• Aradığım kişinin bana ayrıntılı, istekli ve samimi anlatmasını nasıl sağlayacağım?
Bu görevi rutinleştirmeyerek.. En yetkisiz ve deneyimsiz kişilere yaptırmayarak.. Adayın pozisyonu ne kadar önemliyse, o kadar emek ve zaman harcayarak. İcabında telefonda değil, yüz yüze görüşerek.. Soru sorma becerinizi geliştirerek (STAR tekniğini uyarlama dersem daha iyi anlaşılır mıyım?)..
• Referans kişilerden kimi olumlu, kimi olumsuz konuşursa ne yapacağım?
O noktaların sağlamasını yapacaksınız. Araştırmayı derinleştireceksiniz. Daha spesifik ilerleyeceksiniz. Gerekirse referansların kişisel gerekçelerine gireceksiniz.
• Üst düzey pozisyonlarda bu iş ayrı bir titizlik istiyor. Yöntem farklılaşmalı mı?
Kesinlikle evet. Burada anahtar sözcük, eşdeşlik. O araştırmayı üst düzeyler yapmalı. Biraz ahbap işi. Dengi dengine. Kişisel ilişkilerle ve kendi itibarıyla. Sanki rutin İK soruşturması gibi değil.
• Aday çalışıyorsa, çalıştığı yer aranır mı?
Cevap kolay: Hayır. Ancak onun izin verdiği durumlar hariç. İhbar önelini kullanıyor veya istifasını bildirmiş olabilir. Yoksa, en dikkat edilmesi gereken konulardan biridir.
• Tam olarak neler sorsam? ‘Memnun muydunuz’ ve ‘niye ayrıldı’ yeter mi?
Açık uçlu sorarsanız, açık uçlu karşılık alırsınız: +Memnun muydunuz? ++Eh memnunduk. +Bir sorun var mıydı? ++Pek sayılmaz. +Uyumlu muydu? ++Oldukça.
Bu mudur yani?
Çözüm, nokta atış sorularda: Yöneticileri kimdi? Prim aldı mı? Performans zammı ortalamanın üstünde miydi, altında mı? Yükselmesi vaktinde miydi, gecikti mi? Hiç ödüllendirdiniz mi? Rotasyon tercihi var mıydı? Kabul edildi mi?
• İş deneyimi olmayan adaylar için ne yapmalıyım?
Referansla ilgili hiç. Mülakat becerilerinizi iyice artırın. Mülakat yapacak olanlardan emin olun, onları iyi seçin, hazırlayın. İşe almada ölçme-değerlendirme tekniklerinden yararlanın (tutumları, becerileri ve yetenekleri ölçün). Yeni nesili farklı ele alın; yetkilendirerek sınırlarını deneyin. Riski göze alıp ‘ilk’ keşfeden işvereni olun. Ne bileyim, insanlarla yaratıcılık yapın işte.
• Bir soru listem olsa mı? Bir kayıt tutsam mı? Daha sonra bu bilgiler işime yarar mı?
Soru listesi değil de, kişiye özel sorulacaklar için ön çalışma diyelim. Mesela çalışacağı bölüme göre, yöneticisinin önem verdiği hususlar. Ya da pozisyonun gerektirdiği yetkinliklerin gerekleri. Bir kayıt sistemi ve bunun özlük dosyasında tutulması, umulmadık zaman ve yerde lazım olabilir.
• ‘Eyvah aday arıyor’: Referansınız olumsuz konuştu, üzgünüm desem mi?
Asla. İleri bir hukuk sisteminde bu bir sorumluluk sebebi dahi sayılabilir. Üstelik referans, işe almada bizim yerimize karar veren kişi değildir. Alıp almama kararı bize aittir; dolayısıyla ‘hayır’ denecekse gerekçelerini ancak kendimiz belirleriz. Bunu da ister söyleriz, ister söylemeyiz.
Bunlar ‘çok iş’ mi? Kim mi uğraşacak?
O zaman usulen yapılacağına hiç yapılmasın daha iyi.
Ahmet Eryılmaz ın diğer yazıları için sayfası http://www.ahmeteryilmaz.com.tr/