”Yönetsel becerilerin başında ne gelir? ” diye sorsalar hiç düşünmez ‘’insan tanımak’’ derdim. Zira pek çok yanlış kararın ve konumlandırmanın müsebbip olanı ‘’insan tanımamak’’ . Paul Auster ‘’Artık insanları tanımak için gayret etmiyorum, nasıl olsa onlar zamanı gelince yaptıklarıyla kendilerini gösteriyor’’ der. Çalışma hayatında o vakit gelene kadar çok geç olmuş ve tanımadığımız o insanlar şirkete ciddi zararlar verip itibarı sarsmış olabilir.
Kategorize etmenin ne kadar doğru bir yöntem olduğunun tartışılabilecek bir konu olduğunu düşünenlerden olmama rağmen bu yazımla çalışan profillerini kategorize etmek istiyorum. Uzun yıllardır pek çok firmada ortak özelliklere haiz çok fazla insan tanıdım. Bu yazıyı yazma sebebim ise yaşam felsefem olan ‘’görünen ve hakikat çoğu zaman farklıdır’’ düşüncesidir. Şirketlerde kendini kamufle etmiş ancak gerçekte bambaşka olan yığınla insan var. Bu profilleri yönetenlere kılavuzluk etmesini düşüncesi ile tek tek yazmak istedim. Bu kategoride yer alacaklar ‘’Şirkete zararlı çalışan profilleri’’ . Bu yazıda bulunan insan tipleri hep olacak mühim olan farkında olmak ve onları yönetebilmek.
- ENTRİKACILAR: Dalavereler, oyunlar, dönüştürmeler. Sahte belge düzenleyeni mi? Özel toplantılarda ses kaydı yapanı mı? Gece ofise gelip bilgisayar kurcalayanı mı? Aklıma hemen Nil Karaibrahimgil in şarkısı gelir; ‘’Organize işler bunlar, Başımıza işler bunlar, Senin benim dinlemez, şirketi dişler bunlar.’’diye uyarlıyorum şarkıyı. Entrikacılar, çok kelle alır ve çok kurban verirler lakin nihai sonları, yıllarca yatırım yaptıkları entrikalara en son kendilerinin kurban olması ile gelir. Ancak bu sürede şirkete ciddi zararlar vermişlerdir.
- DEDİKODUCULAR: İnsanın olduğu yerde dedikodu bitmez, bu sosyal bir olgu, kabul. Şirketlerdeki informal iletişim yöntemlerinden birisidir ancak bir kısım çalışan tüm enerjisini buna verip bir süre sonra dedikodu dışında hiçbir iletişim metodundan keyif almaz hale gelir. Başlıca konuları; başkasının geliri, özel hayatı-ailevi sorunları, cinsel hayatı-tercihleri, milletin ne giydiği, şirket içi değişiklikler, şirketin ekonomik durumu vb. Bu grubun farkında olmak ve arada frenlerine basma zaruriyettir. En önemli husus ise dedikodudan beslenen bir yönetim kültürü oluşturmayı engelleyerek bu kişileri teşvik etmemektir.
- FİKİR HIRSIZLARI: Genellikle orta ve üst düzey yöneticilerdir. Kolektif aklın ne denli kıymetli olduğu gerçeğini yadsır, bireysel olarak takdir görmek uğruna kendilerine iyi niyetle sunulan yaratıcı bir düşünce yada fikri üst yönetime son derece rahat bir vicdan ile kendisininmiş gibi sunan insanlar. Çoğu bu projeler sebebi ile terfi bile alır. Fikrin sahibi yaralandığıyla ve küskünlüğüyle kalır.
- YALAKALAR: ‘’Ağam sen diyorsan doğrudur’’ bu grubun mottosudur. Yöneticiye en çok hata yaptıran grup işte bu profili oluşturanlardır zira alınan kararın doğruluğuna zerre kadar inanmasalar da bunu ifade edecek cüret, cesaret bunlarda bulunmaz. Tam olarak bu sebepten mentörlük yaptığım yöneticilere hep ‘’sizinle aynı fikirde olmayan çalışanlarınızı iki, sizi her daim onaylayan ve hemfikir olanları bir kere dinleyin’’ derim. Bu grubu oluşturanlar yöneticinin odasından çıkar çıkmaz ‘’ aslında hiç olacak iş değil ama bir şey demedim’’ cümlesini de hiç kızarmadan kurabilirler.
- RÜŞVETÇİLER: Belli ölçeğin üzerindeki tüm firmalarda rüşvet ile mücadele prosedürünün olması ve canlı kanlı uygulanması gerekli. Bir şirkette hırsızlık, şirketin kasasından para çalmak yolu dışında pek çok metotla yapılabilir, yapılıyor. Şirketin satın alma ve tedarikçi seçme imkanlarını kullanarak kişisel çıkar sağlayan, para, komisyon veya değerli hediye kabul eden bu grup kişiler karda yürür izini belli etmez. Bu kişilerin bizzat satın alma yapan kişiler olması gerekmez öyle durumlar görmüşlüğüm var ki satın almacı ayakta uyurken sevgili rüşvetçi aradan kendini itinayla gördürür.
- YAN GELİP YATICILAR: Akşama kadar sosyal medyada fink atıp, alışveriş sitelerinde takılan bu profil yanındaki masada deli gibi çalışanı ‘’arkadaş bu şirkette çalışanla çalışmayanın ne farkı var?’’ düşüncesine gark ettirir. Bir özelliği vardır bu profilin; çok şirindir. Herkes çok sever ve kıyamaz. Çalışmadan senelerce idare edilmelerini tatlı dillerine bir de şeytan tüylerine borçludurlar. Çalışmayı sevmezler ama ayar vermek konusunda oldukça başarılıdırlar, genellikle iyi hatip olduklarını görüyorum. Kahve molalarının vazgeçilmezi onlardır, hasbıhal konusunda kitap yazabilirler. İş dışında her konuda ahkam keserler. Çok iyi bildikleri şey; işi itinayla delege etmektir.
- MANİPULATİFLER: Bu grubu entrikacılarla karıştırmayın. Bunlar sübjektif yaklaşımlarla mütemadiyen gaz verir; ‘’ Falanca akşama kadar ne iş yapıyor ben anlamadım’’ ‘’ Filancanın maaşı yaptığı işe göre çok yüksek değil mi?’’ ‘’yaa 12 kişi iş geliştirmede ne yapar aklım dimağım almıyor?’’ çok klasik kurdukları cümlelerdir. Tam da yöneticiye ‘’ harbi ne iş yapıyor ya, yoksa bir iş yapmıyor mu? Dedirtir. Verdikleri yüksek doz gaz ile bazen şirket içi dengeleri alt üst edip ciddi sıkıntılar çıkmasına sebep olabilirler. Yön veren, yönlendiren ve gidişatı etkileyen kişilerdir. Yönetim destekçisi iseler korkacak bir şey yok ancak karşıya geçtilerse ve doğal liderlik becerileri de var ise şirketteki huzursuzluğu dindirmeye ne insan kaynaklarının ne üst yönetimin gücü yeter. Manipülasyon ehlinin elinde olmayınca çok tehlikeli bir silahtır.
- PİSKOPATLAR: Akşama kadar türlü türlü manyaklık kusarlar milletin üzerine. Adeta cehenneme çevirirler çalıştıkları ofisi. Kronik mobbing uygulayıcısı olmuşlardır. ‘’İnsanlar işlerini değil, yöneticilerini terk eder’’ lafı tam bu profil için söylenmiştir. Çoğu zaman fark edilmezler zira yönetime karşı şirinlik abidesi olma özellikleri vardır.
- FELAKET TELLALLARI: Bunları da dedikoducularla karıştırmayınız. Bunlar olumsuzluk senaryoları kurgulamak, buna inanmak ve tüm söylemlerini felaket senaryoları üzerinden yapmakla tanınır. ‘’ Bu sene bayağı bir işten çıkış olacak’’, ‘’ Şirketi satıyorlarmış ’’, ‘’Bizim şirketin durumu çok parlak değil, finanstan aldım bilgiyi’’
- ÇAPKINLAR VE SAPKINLAR: Cinsiyeti kadın yada erkek olabilir, evli yada bekar olabilir. Erkeğinin kendini Don Juan sandığı bu profil hemen herkesle flört etme yada asılma hakkını ve cüretini gösterebilir. Bu ahlak yoksunları sebebi ile işini terk etmek durumunda kalan pek çok insan olmuştur. Bir diğer husus, bu berbat yaklaşımlarıyla şirketin farklı noktalarda itibarını da sarstıkları aşikardır.
- SHOWMENLER: Kabul, bireysel pazarlama diye bir şey var. Ama bunu mide bulandıracak boyutta yapmak, ne kadar çalışkanım bakın mevzusunu patronun gözüne sokmaya çalışmak bu konuda performans yapan bu arkadaşları çok itici göstermektedir. Çoğunlukla görüntü var ses yok durumu ile perdeyi kapatan aktörlerdir.
- DARMADAĞINIKLAR: Ne odasının düzeni vardır, ne dosyasının, ne bilgisayarının. Her şey kayıp, her şey karışık. İlginçtir, çoğu çok çalışır. Çalışmak mıdır durumları yoksa işin içinden çıkamamak mı? Bunların yarattığı enkaz bilhassa işten çıktıkları zaman yerinden kaldırılamaz zira kendi dağınıklıkları içindeki düzenleri ile idare ederlerken başkalarının o dağınıklıktan bir bulgu elde etmesi namümkündür.
- ŞANTAJCILAR: Çalışılan şirketin birçok özel bilgi ve belgesine haiz olmak bilhassa belli pozisyonlar içi kaçınılmazdır. Her şirketin kendi içinde açmazları, yanlışları, özel durumları vardır, aksinin iddia edileceği yapı yoktur. Bu profil bu bilgilere sahip olduğuna dair subliminal mesajları dönem dönem verir. Bu profilin gerçek yüzünü yolları ayırma vaktinde görmek mümkündür. Ne denli çirkinleşebileceklerini tahayyül etmek bazen güçtür.
- ÇÖZÜMSÜZLER: Bunlara en basit konuyla gidin, size o işin nasıl olmayacağını itina ile anlatırlar zira kendileri küçükken geçirdikleri bir operasyon ile problem çözme becerilerini aldırmışlardır.
- YENİLİK DÜŞMANLARI: ‘’Bu anlattıklarınız çok güzel, ama bize uymaz’’ bu grubu en iyi anlatan cümledir. Değişim anksiyetesi diye şirketlere özgü bir patoloji varsa işte bunlardan dolayıdır. Bırakın 50 sene aynı işi aynı şekilde yapmaktan zerre rahatsız olmazlar.
Bu listeye eklenecek profiller olabilir ama en temel olanları yazmayı yeğledim. Yazınının ana fikrini geçenlerde izlediğim bir televizyon programında İskoç teknik adam Alex Ferguson çok güzel özetledi; ‘’ takımını tanımayan, takımını oynatamaz. Her oyuncunu tek tek tüm özellikleriyle, zaaflarıyla, zayıf ve güçlü yönleriyle tanıyacaksın’’